Adaletsizliğe Karşı Yükselen Öfke

Mısırlı yazar Alaa Al Aswany’nin çok satan romanı Yakupyan Apartmanı1, birbirinden farklı insanların yaşadığı “zengin” apartmanını anlatırken, arka planda da Mısır’ın toplumsal ve siyasal değişim sürecini anlamamızı sağlar. Nefes almadan okuduğum kitabın beni fazlasıyla etkileyen ana kahramanlarından Taha üzerine bayağı kafa yorduğumu hatırlıyorum. Taha, bir anlamda Siyasal İslamın Ortadoğu’da nasıl filizlendiğini açıkça görmemizi sağlayan semboldür. Apartmanın çatısında derme çatma kulübelerden birinde yaşayan, polis olmak için çabalayan Taha, apartman görevlisinin oğludur. Israrla onu dışlayan, polis olmasını engelleyen sisteme karşı öfkesi yükseldikçe,  yavaş yavaş intihar bombacısına dönüşür.

Gençlik yıllarımın önemli bir bölümünü geçirdiğim, Paris’in Saint-Denis2 ve Montfermeil gibi banliyölerinde bir çok Taha ile tanıştım. Geldikleri coğrafyaların, bu batı şehrinde onlara dayattığı kaderden kaçabilmek ve daha iyi bir yaşam için canını dişine takan, camiyle uyuşturucu çeteleri arasında seçim yapmak zorunda kalan sayısız genç. Batı ikiyüzlülüğü denen şeyin ve yönetmen Spike Lee’nin sinemasına da arka plan oluşturan beyaz dünyaya duyulan öfkenin, gerçekten ne olduğunu ilk o yıllarda anladım. Okuduğum üniversitede, Afrika kökenli öğrencilerin eğlencelerine davet edilen tek “beyaz kız kardeştim.3” Saint-Denis, Mantes La Jolie4, Montfermeil gibi banliyölerde, toplumsal adaletsizliğin, gelir dağılımındaki eşitsizliğin sonucunda fırsat eşitliği tanınmayan bu gençler, Fransa’nın sömürge tarihinden kalan eski hesapların da kışkırtmasıyla ya suç çetelerine ya da İslamcı örgütlere katılmaktan başka çare bulamıyorlardı. Bugün de durumun pek farklı olduğunu düşünmüyorum. Polis şiddeti nedeniyle, bu banliyöler uzun zamandır gençlerin sert protestolarına sahne oluyor. Nitekim, George Floyd’un ABD’de polis tarafından öldürülmesi ve polis şiddeti, dünyanın bir çok ülkesinde olduğu gibi Paris’te de protesto edildi. Büyük ihtimalle, gençlerin bu baş kaldırıları, sürmekte olan gösteriler sönse de, başka ülkelerde, başka nedenlerle yine ortaya çıkacak. 

MIT Öğretim üyesi ve Ekonomi Profesörü Dr. Daron Acemoğlu, kaleme aldığı bir makalede, küresel ekonomik düzenin neden olduğu patlamaya hazır toplumsal ve siyasal gerilimlerin, silahsız bir adamın 4 polis memuru tarafından öldürülmesiyle yüzeye çıktığını yazdı.5 İnsanların özellikle gelir dağılımındaki eşitsizlik ve adaletsizlik nedeniyle hoşnutsuzlukları gittikçe yükseliyor. Salgının başından bu yana, “virüsün insanları eşitlediğine dair” fakir tesellisinin de büyük yanılgı olduğu ortaya çıktı. Sadece ABD’de salgın başladıktan sonra işsizlik ödeneği için başvuranların sayısının 33 milyona ulaştığı, toplamda 40 milyon kadar işsiz olduğu biliniyor. ABD’de Covid-19 nedeniyle yaşamlarını kaybeden siyahların oranı, beyazların 3 katı. 

Minneapolis’den Amerika’nın dört bir yanına yayılan protestoların en önemli nedeni, adaletsizliğe duyulan öfke ve ezilenlerin yaşamlarına dair hiç bir şeyin düzelmemesinden duydukları bıkkınlık. Her ne kadar, protestoların özellikle de şiddet olaylarının arkasında Antifa adlı örgütün olduğu söylense de,  Black Lives Matter (Siyahların Yaşamı Değerlidir) hareketinden Yeni Siyah Panter Partisi’ne, Sosyalist Demokratlardan, yıllardır özel yerleşim bölgelerinde yaşamaya zorlanan, toprakların ilk sahipleri kızılderililere, üniversite öğrencilerinden, olan bitene itirazı olan bireylere dek, dağınık bir yapı gördüğümüz. 

Burada Antifa konusuna değinmeden geçmeyelim. Başkan Donald Trump’ın Antifa yani Antifaşist Hareket’i ‘terör örgütü’ olarak tanımlamasının ardından, gözler birden  ABD’de 1980’li yıllarda ortaya çıkan bu harekete çevrildi. Uzun yıllar uyumakta olan örgüt, Trump ve alt right adı verilen aşırı sağcı hareketlerin yükselmesi üzerine 2015’te yeniden ortaya çıktı. Aslında Antifa’nın tarihi daha eski.6

Burada söz ettiğimiz, ABD’de kurulan Antifa, aşırı solcu gruplardan anarşistlere dek devrimci grupları içerisinde barındıran bir şemsiye örgüt. Yerel halkların hakları, LGBTİ+ hakları gibi davaları da sahipleniyorlar. Anarşistler gibi siyah giyinmeyi tercih eden ve erkek ağırlıklı oluşumun merkezi yapısı yok, sadece yükselmekte olan aşırı sağla ve ırkçılıkla, ayrımcılıkla mücadele eden esnek bir platform. Neo faşistler ve Nazilere yönelik kullandıkları taktikler ise şiddet içeriyor. 

ABD’deki protestoları sadece Antifa ile ilişkilendirmek çok büyük bir hata. Nitekim, Trump Yönetiminin, protestoların arkasında Antifa’nın olduğuna dair iddialarına rağmen, alandan bildiren gazeteciler ve uzmanların ortak görüşü bunun örgütlü bir protesto olmadığı, Amerikan toplumunda yükselmekte olan öfkenin tetiklediği doğal bir tepki olduğu. Aslında Trump’ın bu taktiği, Nazi Propagandasının “Bulaşıcılık İlkesi”yle  oldukça uyumlu : Rakibini, tek bir kategoriye topla, tek kişiye indir. Amerikan toplumunun en büyük korkularından biri olan terörle, bu protestoları ilişkilendirmeye çalışan Trump’ın korku üzerinden ülkeyi kutuplaştırma çabası, yani bir çeşit toplum mühendisliği bu kez işe yaramıyor. Çünkü, yıllardır maruz kaldıkları adaletsizliğin ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı öfkeye bu kez  insanların gelecek korkusu ekleniyor, bu da her çeşit korkunun önüne geçiyor. Neredeyse kaybedecek hiç bir şeyi kalmamış insanlar ya da hiç olmamış insanlara7 bu “algı makinalarında üretilmiş” korkular işlemiyor.

Yıllar önce Senegal’e yaptığım ziyarette, 16. Yüzyılda köle ticaretinin yapıldığı Goree adası beni çok etkilemişti. Şimdi, ailelerinden, doğdukları topraklardan koparılarak, o adadan bindirildikleri gemilerle başka bir kıtaya köle olarak gönderilenlerin torunları, içlerinde biriken öfke nedeniye isyan ediyorlar. Sadece bir gencin polis şiddetine maruz kalarak öldürülmesi nedeniyle yükselen bir itiraz değil bu protestolar. BBC’ye verdiği demeçte kendi atalarının da bir gemiyle köle olarak  Amerika’ya geldiğini belirten yönetmen Spike Lee, bu yaşananların yeni bir şey olmadığını söyledi. İngilizlerin de ellerinin kanlı olduğunu, sömürgesi olan ülkelerde yerel halka eziyet ettiğini, köle ticareti yaptığını ekledi.8 Irkçılığın, Corona’dan çok önce bu dünyayı etkisi altına alan bir pandemi olduğunu söyleyen Lee,  genç kuşakların siyah, beyaz, kahverengi umursamadan tüm bu eşitsizliğe, adaletsizliğe karşı harekete geçmesinden büyük mutluluk duyduğunu da belirtti.

Polis olmak isteyen Taha’yı ya da nice Tahaları, canlı bomba yapan karanlık, başka bir zamanda polis şiddetine dönüşür, daha iyi bir yaşam için Minnesota’ya taşınan George Floyd’un katili olur. Daha iyi, daha eşit ve adil bir dünyada yaşamak isteyen insanların sembolü haline gelir. Antonio Negri ve Micheal Hardt’ın, İmparatorluk adlı kitaplarında da yazdıkları gibi, “bugün neredeyse bütün insanlık şu ya da bu oranda kapitalist sömürü ağlarına takılmış ya da tabi kılınmıştır. Artık muazzam servetleri kontrol eden küçük bir azınlığın güçsüzlük sınırında yaşayan yoksul çokluktan giderek çok daha fazla kopuşuna tanık oluyoruz9.”

  1. Ala El Asvani, Yakupyan Apartmanı, Çev. Avi Pardo, Maya Kitap, 2016. Kitabın daha sonra büyük bütçeli filmi de çevrildi. Kitap kadar sürükleyici olmasa da, Mısır sinemasının sevilen oyuncularının baş rollerini paylaştığı bu filmi izlemenizi tavsiye ederim: https://www.imdb.com/title/tt0425321/?ref_=fn_al_tt_1
  2. Saint Denis, Paris’i ziyaret edenlerin muhakkak uğradığı Bit Pazarının da tam sınırında olduğu bir Kuzey banliyösüdür. Halen Komünist belediye başkanına sahip bölgelerden biri. Zaten göçmenler ancak Komünist mahallelerde kendilerine rahat bir alan bulabiliyorlar. Orada yaşadığım yıllarda, Türkiye’den kaçan ülkücü siyasi mülteciler bile Komünist mahallelerde huzur buluyordu. 
  3. O yıllarda ilginç bir lakap öğrendim. Beyaz dünyaya uyum sağlayan siyahlar için “Bounty” lakabı kullanılıyordu. Dışı siyah, içi beyaz çikolataya atıfta bulunarak, “beyazlar gibi” davranan siyahlar için bir çeşit hakaretti bu. 
  4.  Mathieu Kassovitz’in yönettiği Nefret filminin çekildiği banliyö. 
  5. https://www.project-syndicate.org/onpoint/four-possible-trajectories-after-covid19-daron-acemoglu-2020-06
  6. Antifa’nın tarihiyle ilgili olarak Kavel Alpaslan’ın Duvar’da yayımlanan yazısını okuyabilirsiniz: https://www.gazeteduvar.com.tr/dunya-forum/2020/06/06/nedir-bu-antifa/
  7. ILO’ya göre, dünyada her 7 gençten 1’i iş arayışında. Gençlerin işsizlik oranı, yetişkinlerin 3 katı. Genç işsizliğinin en yüksek olduğu bölgeler Ortadoğu ve Kuzey Afrika. Çalışan gençlerin %23’ü günde 1.25 Amerikan dolarından az kazanıyor. 
  8. İngiltere’nin Bristol kentinde ırkçılık karşıtı gösteri düzenleyenler 17. yüzyılda köle ticareti yapan Edward Colston’un heykelini devirerek nehre attılar.
  9. Antonio Negri , Michael Hardt, İmparatorluk, Çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yayınları, 2001.

Adaletsizliğe Karşı Yükselen Öfke” için 2 yorum

  1. Rakibini, tek bir kategoriye topla, tek kişiye indir. Amerikan toplumunun en büyük korkularından biri olan terörle, bu protestoları ilişkilendirmeye çalışan Trump’ın korku üzerinden ülkeyi kutuplaştırma çabası, yani bir çeşit toplum mühendisliği bu kez işe yaramıyor. Çünkü, yıllardır maruz kaldıkları adaletsizliğin ve gelir dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı öfkeye bu kez insanların gelecek korkusu ekleniyor, bu da her çeşit korkunun önüne geçiyor. Neredeyse kaybedecek hiç bir şeyi kalmamış insanlar ya da hiç olmamış insanlara7 bu “algı makinalarında üretilmiş” korkular işlemiyor.——

    Şeyda yukardaki senin yazdığından alınan bir paragraf, bunu türkiye olarak uyarla ne kadar tanıdık geliyor değil mi !! 🙂
    Kolay gelsin, sevgiler
    Murat YALIM

    Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s