Devlerin Savaşı mı yoksa Danışmanların mı?

Spin Doctor, Türkçe’ye çevirmesi oldukça zor bir kelime. Doktor kelimesi sizi aldatmasın, öyle tıpla falan da alakası yok. Siyasetin en önemli oyuncularından biri olan spin doctor’lar, aslında politikacıların hiç yanlarından ayırtmadıkları iletişim stratejisi danışmanları, bir çeşit siyasal imaj danışmanları veya siyasetçilerin düşüncelerini, projelerini topluma tercüme eden kişiler. Tabii bunun için de bulunduğun toplumu çok iyi tanımak, dilinden anlamak esas şartlardan biri.

Batılı ülkelerde siyasal danışmanlık mekanizması oldukça geniş bir alan. Seçim kampanyaları dev bir sektör. Biz Türkiye’de iletişim sektöründe doğru dürüst bir uzmanlaşma sağlayamazken, herkes her şeyi yaparken, A.B.D.’de sadece siyasi işlerle uğraşanların sayısı neredeyse bir ansiklopedi kalınlığındaki bir almanağı dolduracak kadar fazla.

Artık seçim kampanyaları siyasetçilerin yarışından çok spin doctor’ların gövde gösterisi olarak algılanıyor. Neredeyse insanlar siyasetçilere değil de bu danışmanlara oy veriyor sanırsınız. Amerikan siyasetinin en renkli ama en zor spin doctor’larından biri de Bill Clinton’un danışmanlığını yapmış olan James Carville. Kaba, gürültücü ve patavatsız tavırlarıyla bir çok meslektaşı tarafından pek de sevgiyle anılmayan bu Güneyliye yakıştırılan lakap “politik hayvan”.

Bir zamanlar A.B.D. Başkanı George W. Bush’a asistanlık yapan ve Yardımcısı Dick Cheney’nin de danışmanı olan Mary Matalin, Amerikan siyasetinde Carville kadar ilginç bir isim. Bush ailesine de yakınlığıyla tanınan Hırvat asıllı Matalin, Carville kadar olmasa da sözünü sakınmayan “spin doctor”lardan. Matalin’in en önemli özelliklerinden biri de Carville’in karısı olması. Bir demokrat ve bir cumhuriyetçi.

Bu ikilinin en ilginç yanlarıysa her ikisinin de daha sevgiliyken karşı kampanyalarda çalışmak zorunda kalmaları. 1992 Başkanlık Seçimleri’nde Carville, Clinton’la çalışırken, Matalin de baba Bush’un danışmanlığını yapmış. Çiftin bu dönemlerini anlatan All’s Fair adlı kitapta tüm detaylarıyla tarafların gözünden bu süreç anlatılmaktadır. Kampanya sırasında ilişkilerine ara veren ve oldukça zorlu bir dönem geçiren çift Clinton’un zaferinden hemen sonra da evlenirler.

Kitabın giriş bölümünde Carville ve Matalin’in kampanyanın sonucuyla ilgili ilginç diyalogları yer alır. Carville, seçimi kaybeden eşinin üzüntüsüne tanık olmanın kendisini de etkilediğini ve kendini kötü hissettiğini belirtir. Bunun üzerine Matalin sorar: “Kendini daha çok mutlu mu yoksa kötü mü hissettin?” Karısının üzüntüsünün kendisini de üzdüğünü belirten Carville’e, Matalin şöyle söyler: “Doğruyu söylemek gerekirse, kendimi öylesine kötü hissettim ki senin mutluluğunu hissedemedim, ve tabii ülkem adına çok üzüldüm. Bunun üzerine Carville, Amerika adına sevindiğini ancak karısı için kendini kötü hissettiğini belirtir. Konuşma böyle sürer gider. Çiftin ilişkilerinden çok birbirlerine karşı gerçekleştirdikleri seçim kampanyası üzerine yoğunlaşan bu kitabı okurken, seçim kampanyalarının nasıl büyük bir ekip tarafında oluşturulduğuna tanık oluyorsunuz. Seçim kampanyası denildiğinde aklınıza öyle sadece reklam kampanyaları gelmesin. Ne yazık ki Türkiye’de henüz reklam ajanslarının tekelinde olan bu alan batı ülkelerinde özellikle de A.B.D.’de çok farklı bir biçimde yapılıyor. Kaldı ki A.B.D.’de büyük reklam firmaları siyasi reklamlarla ilgilenmiyorlar bile. Siyasal İletişim’in Siyaset Bilimi’nin alt disiplini olarak kabul edildiği ve üniversitelerde bu alanda bölümlerin de kurulmaya başladığı A.B.D.’de siyasal iletişim, lobicilik gibi faaliyetler seçmenlerin davranış biçimlerini doğrudan etkileyen, değiştirebilen bir özelliğe sahip.

Siyasal Reklamcılık, bir iletişim kampanyasının ayaklarından biridir. Ancak seçmen örgütleme ve ikna, oy verme davranışlarını etkileme ayağından ayrı düşünülemez. Bu nedenle de bir general ciddiyetiyle tüm savaş alanına hakim olmayı gerektirir bu iş. Siyasal kampanyalar gerçek bir savaş alanı olarak algılanır. Nitekim, Carville’in 1992 seçimlerinde kullandıkları karargahın adı Savaş Odası idi. Siyasi jargonda bu savaşı kazanmak “zafer”, kaybetmek ise “ricat”tır. Siyasette yenilmek asla yoktur.

Dünyanın bir çok ülkesinde artık profesyonel bir meslek haline gelen siyasal iletişim, Türkiye’de de yavaş yavaş ilerliyor ve bu alanda çalışan danışmanların sayısı artıyor. Siyasal kampanyayı “eş dost tarafından yapılan tanıtım faaliyetlerinden” ayırmayı başaran ve bu alana inanan siyasetçiler de bunun karşılığını alıyorlar.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s